Marmara Belediyeler Birliği’nin 50. yıl etkinlikleri kapsamında düzenlenen ilk program, “50 Yıldır Marmara Denizi İçin Birlikte” temasıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Merinos Atatürk Kültür Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Etkinlikte konuşan Marmara Denizi Eylem Planı Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Denizde Müsilaj Görmek Ne Anlama Geliyor?” başlıklı oturumda, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorunu hakkında kapsamlı bir sunum yaptı. Aynı zamanda Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi olan Sarı, Marmara Denizi’nin mevcut durumunun endişe verici olduğunu vurgulayarak, “Gerçekleri konuşacağım, lütfen üzerinize alın ve bana kızın” diyerek katılımcıları düşündürmeye davet etti.
Müsilajın Sebepleri ve Etkileri
Müsilajın, denizde yaşayan mikroskobik bitkisel planktonların kirlilik, sıcaklık artışı ve durağan su koşulları gibi faktörlerle aşırı çoğalması sonucu salgıladığı yapışkan ve şeffaf bir madde olduğunu belirten Prof. Dr. Sarı, bu durumun özellikle yüzeyin 30 metre derinliğine kadar olan bölgede yoğun şekilde gözlemlendiğini ifade etti.
Müsilajın ortaya çıkmasında 100’den fazla sebep sıralanabileceğini söyleyen Sarı, “Bu yapışkan madde yüzeye çıkana kadar kimse varlığına inanmaz. Aslında yüzeye ulaşanlar, müsilaj nedeniyle ölen mikroorganizmalardır. Gündüz 12.00 civarında dalış yaptığımızda, deniz dibinde karanlıkta kalıyoruz. Çünkü müsilaj ışığın geçişini engelliyor. Deniz ekosistemine zarar veren her unsur müsilaj oluşumunu tetikliyor. Deniz suyu sıcaklığının artması, durağanlık ve aşırı azot-fosfor yükü birleştiğinde müsilaj felaketi kaçınılmaz hale geliyor” dedi.
Marmara Denizi’nde Tehlike Büyüyor
Marmara Denizi’nde sıcaklık ortalamalarının 2,5 derece yükseldiğini belirten Sarı, deniz suyu sıcaklığının şu an normalde 8 derece olması gerekirken 10,5 dereceye ulaştığını ifade etti. 2021’den itibaren ısınmanın daha hızlı ilerlediğine dikkat çeken Sarı, “Deniz şartlarında 40-50 yıllık sıcaklık rekorları kırılıyor. Bu durumu tersine çeviremeyiz, denizi soğutamayız. Durağan su koşullarını da değiştiremiyoruz, ancak kirliliği önleyebiliriz” dedi.
1980’lerden bu yana belediye yönetimleri, siyasi partiler ve bürokratlar değişse de Marmara Denizi’ne bırakılan atıkların aynı kaldığını vurgulayan Sarı, “Sonuç ortada: Müsilaj. Marmara Denizi, dar boğazlarla nefes almaya çalışan astımlı bir çocuk gibi. Işık geçirgenliği azaldı, azot-fosfor dengesi bozuldu. Şu anda evsel atıkların yalnızca %51,7’si ileri biyolojik arıtmadan geçiyor. Bandırma’da arıtma tesisi bile yok, sadece pompalama tesisi var ve derin deşarj yöntemiyle atıklar denize bırakılıyor. Denize kıyısı olan belediyeler arasında bu konuda büyük farklar yok, çoğu atıklarını doğrudan denize yönlendiriyor. Ancak, akıntılar bu atıkları Karadeniz’e taşımıyor, Marmara’da birikiyor. İşte durağanlık dediğimiz şey tam da bu” şeklinde konuştu.
Müsilaj Saros Körfezi’ne Kadar Ulaştı
Sarı, 2021 yılında oluşturulan müsilaj eylem planında en önemli madde olarak atık yükünün azaltılmasının yer aldığını ancak bu konuda ciddi bir ilerleme kaydedilemediğini belirtti. “Eğer 2021’de hazırlanan eylem planı hayata geçirilseydi, bugün müsilajla mücadele etmek zorunda kalmazdık. Ancak gelinen noktada müsilaj, Saros Körfezi gibi temizliğiyle bilinen bölgeleri bile etkisi altına almaya başladı” dedi.
Müsilajın deniz ekosistemine verdiği zararların büyük olduğunu dile getiren Sarı, “Deniz çayırları, mercanlar ve diğer deniz canlıları müsilajdan olumsuz etkileniyor. Midye çiftliklerinde %30 civarında kayıp yaşanıyor. Midyeler, deniz suyunu filtreleyen canlılardır ve onların kaybı ekosistemde ciddi dengesizliklere yol açar. Turizm sektörü de bu durumdan zarar görecek. Kimse müsilajla kaplı denizlerde tatil yapmak istemeyecek. Ayrıca, nisandan itibaren müsilajın yeniden yüzeye çıkması bekleniyor. Balıkçılık da büyük darbe aldı, birçok tekne çalışamaz hale geldi. Özellikle küçük ölçekli balıkçılar çok zor durumda” ifadelerini kullandı.
“Marmara’yı Kurtarmak İçin Geç Kalmamalıyız”
Marmara Denizi’ndeki kirliliğin mutlaka azaltılması gerektiğini vurgulayan Sarı, sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Çırçır balığı müsilaja rağmen denizde hayatta kalmayı başarıyor, bizim de umudumuzu kaybetmememiz gerekiyor. Ancak bunun için harekete geçmeliyiz. Yapılması gerekenler belli, Marmara Denizi’ni bu kötü gidişattan kurtarmak için geç olmadan adım atmalıyız.”